Dünyada her yıl 20 milyondan fazla kişiye kanser teşhisi konulurken hastaların yarısına yakını da hayatını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgünü verilerine göre ise 2050 yılında her yıl 35 milyondan fazla kişiye kanser teşhisi konulacağı öngörülüyor. Meme, akciğer ve kolorektal kanserler en sık görülen kanserlerin başında geliyor. Kolorektal kanserler hem erkeklerde hem de kadınlarda en sık görülen kanserler içinde üçüncü sırada yer alıyor. Sindirim sisteminin bir parçası olan bağırsakların son bölgesini oluşturan rektumda gelişen kolorektal kanserlerden korunmak için beslenme, egzersiz, kilo yönetimi ve düzenli doktor kontrolleri gibi konularda yaşam tarzı değişiklikleri yapması gerekiyor. Tüm kanserlerde olduğu gibi koloraktal kanserlerde de erken teşhis, tedavinin planlaması ve başarısında büyük önem taşıyor. Memorial Şişli Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam, “Kolorektal Kanser Farkındalık” ayı kapsamında kolorektal kanserlerin nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
İyi huylu polipler zamanla kötü huylu tümöre dönüşebiliyor
Kolon ve rektum tümörleri, sindirim sisteminin bir parçası olan bağırsaklar ve bağırsakların son bölgesini oluşturan rektumda gelişen bir kanser türüdür. Kolorektal kanserler, genellikle polip adı verilen küçük, iyi huylu tümörlerin zaman içinde tümöre dönüşmesiyle ortaya çıkmaktadır. Kronik kabızlık, ailevi polip sendromları, aşırı kilo, sedanter yaşam tarzı ve beslenme alışkanlığı kolorektal kansere yakalanma riskini artırmaktadır. Kolorektal kanserlerde bazı risk faktörleri kontrol edilemez. Ancak yaşam tarzınızdaki küçük değişikliklerle bu riskleri azaltmak mümkündür. Sağlıklı bir diyet, lifli gıdalardan zengin beslenme, düzenli egzersiz, sigara ve alkol kullanımından uzak durmak gibi önlemler kolon ve rektum tümörleri riskini azaltabilmektedir. Kolorektal kanser riskini en aza indirmek için bu önlemleri almanız gerekir;
Bağırsak alışkanlıklarındaki belirtileri hafife almayın Rektumda yeni oluşmaya başlayan tümörler sinsi bir şekilde ilerleyerek ilk başta belirti vermemektedir. Ancak ishal veya kabızlık atakları gibi anormalden bağırsak değişimleri hafife alınmaması gerekir. Kolarektal kanser belirtileri şunlardır;
Bağırsak alışkanlıklarında değişiklik
Geçmeyen ishal veya kabızlık atakları
Karın ağrısı
Kanlı dışkılama veya dışkıda renk değişikliği
İştah kaybı
Halsizlik ve sürekli yorgunluk
Kansızlık
Sebepsiz kilo kaybı
50 yaşından sonra kolonoskopi yaptırmayı ihmal etmeyin Tüm hastalıklar veya kanser türlerinde olduğu gibi kolorektal kanserleri önleme veya erken tanı için düzenli sağlık kontrolü ve önerilen tarama testleri büyük önem taşımaktadır. Kolonoskopi tetkiki ile kolon ve rektum tümörlerini erken aşamada tespit etmek mümkündür. Özellikle anemi (kansızlık) olan kişilerin kontrollerinde bağırsak tümörleri akla gelmelidir. Sağlıklı bireylerde endoskopi ve kolonoskopi 50 yaşından sonra önerilmekte ve alınan sonuca göre 3-5 yılda bir tekrarlanması gerekmektedir. Ailevi yatkınlığı olan bireylerin ise kontrol ve kolonoskopileri ailede kolon kanseri görülen en genç kişi yaşından 10 yıl önce başlanmalıdır. Aile hikayesinde kolorektal ya da başka kanser hikayesi olan kişilerde 40 yaş ve öncesi kolonoskopi ve kontroller tekrarlanmalıdır.
Erken teşhis tedavi şansını artırıyor
Kolon tümörlerinde tedavi başlangıcı cerrahi olmasına rağmen rektum kanserinde onkolojik tedavilerle başlamak önerilmektedir. Günümüzde gelişen teknolojilerle görüntü kılavuzluğunda yapılan radyoterapi rektum kanserinin lokal tedavisinde önemli role sahiptir. Eş zamanlı uygulanan kemoterapi hapları ile birlikte hastalığın kontrol oranları artmıştır. Onkolojik tedavilerin kombine kullanımı ile her 3 hastadan birinde tümör tamamen kaybolmakta ve özellikle makata yakın yerleşen tümörlerde organ korunarak cerrahisiz hastalıktan kurtulmak mümkün olmaktadır. Onkoloji tedavi yanıtına göre cerrahi tümtedavilerden sonra planlanabilir. Kemoterapi ajanlarındaki çeşitlilik yaygın evre hastalıkta bileuzun süreli kontrol oranlarını beraberinde getirmiştir. Kolon ve rektum tümörlerinde hastanın bütüncül değerlendirilmesi gerekir. Tedavi sırasındaki beslenme, bağırsak bakterilerinin durumu (mikrobiata) ve D vitamini takviyeleri gibi ayrıntılar tedavi başarısında önemlidir. Hastalığın yaygınlık durumunun belirlenmesi ve konu ile ilgilenen tüm hekimlerin ortak kararı ile tedavi planlanması hastalıktan kurtulmakta en önemli unsurlardandır.